Şırnak Meteler Timi’nden bir asker, PKK tarafından kaçırılıp 1,5 yıl alıkonulduktan sonra serbest bırakılan 8 kamu görevlisi olayının perdearkasını Aydınlık’a anlattı. “8 rehineyi burnu bile kanamadan kurtarabilirdik, Genelkurmay ve MİT engel oldu” diyen askeri görevli, kaçırma eyleminin 2 Mossad ajanı tarafından yönetildiğini söyledi.
PKK tarafından 1,5 yıl rehin tutulduktan geçtiğimiz 13 Mart’ta serbest bırakılan 8 kamu görevlisi hakkında çok çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. Rehinelerin kaçırıldıktan 5 ay sonra yerlerinin tespit edilmesine rağmen, kurtarma operasyonunun Genelkurmay ve MİT tarafından engellendiği öğrenildi. Kurtarma operasyonu için oluşturulan timde görev alan Şırnak Jandarma Komando Özel Harekat Meteler Timi’nden bir asker, rehine olayının perde arkasını Aydınlık’a anlattı.
8 kamu görevlisinin kaçırılmasının ardından 5 ay süren bir istihbarat çalışması yapan kurtarma timi çalışmanın sonucunda hazırladıkları iki ayrı raporu üstlerine sundu. Rehinelerin helikopterle taşındığı ve PKK’nın kaçırma operasyonuna iki MOSSAD ajanının da katıldığını tespit eden tim, bu bilgiyi de raporuna ekledi. MOSSAD ajanlarının, kaçırma eyleminde PKK’yı başından sonuna kadar yönettiğini tespit eden tim, rehinelerin tutulduğu yeri de koordinatlarıyla birlikte rapora yazdı. Harita üzerinde tam koordinat olarak iki nokta belirlendi. Koodinatların biri Kuzey Irak bölgesini, bir diğeri ise Şırnak sınırını gösteriyordu. Hazırlanan ilk rapor, Genelkurmay ve MİT’e ulaştırıldı. Raporun ardından bölgeye gelen yüksek rütbeli komutanlar olaya el attı. Ancak raporun üzerine gidilmedi ve tim üyelerine, istihbarat kaynaklarına güvenlerinin azaldığı yönünde kapalı söylemlerde bulunuldu. Genelkurmay, tespit edilen bölgelere Özel Harekat’ın operasyon yapmasına izin vermedi. MİT ise, “görevi biz üstleniyoruz” dedi.
‘BURUNLARI KANAMADAN KURTARABİLİRDİK’
Şırnak “Meteler Timi”ne mensup istihbarat ve terörle mücadele uzmanı asker, “Kimsenin burnu kanamadan onları kurtarabilirdik. En azından periyodik aralıklarla bu bölgeler keşif uçakları ile izlenseydi bize yeterdi” ifadelerini kullandı.
İşte askeri görevliden o çarpıcı açıklamalar: “Herşey 2 TSK personelinin 9 Temmuz 2011 günü hergün mücadele verdiğimiz bir örgüt tarafından kaçırılmasıyla başladı. Bölgeye hakim olan bir birlik olarak hemen konuya dahil olduk ya da dahil olduğumuzu zannettik. Bir personelin daha kaçırılması ile olayın ciddiyetini hissettik. 5 ay süren istihbarat faaliyetleri ile üst komutanlarımızın bize verdiği yetkiyle ilk raporumuzu hazırladık.
‘EYLEMİ MOSSAD AJANLARI YÖNETTİ’
Raporda, Kuzey Irak’ta ticaretle uğraşan TSK ileri istihbarat personellerinden aldığımız bilgilere yer verdik. Aceleye gelen ilk raporda, K. Irak kanadından aldığımız bilgi; rehinelerin helikopterle taşındığı, kaçırma operasyonuna iki MOSSAD ajanının katıldığı ve örgütü bu eylemde başından sonuna kadar yönettiği bilgisiydi. Balveren Köyü’nün örgüt yanlısı ileri gelenlerinden bir grubun Kuzey Irak’tan konuklarının gelmesi, kaçırılma olayının 1 aylık süre ile gerçekleşmesi ve bir sonraki ziyaretten sonraki 15 gün içerisinde yeni bir kaçırma olayının gerçekleşmesi bölgedeki sivil istihbarat unsurumuzun da ilgisini çekti. Ülkemiz içerisinde bu eyleme teknik ve lojistik destek verenlerin yanında başka bir devletin de olaya müdahele etmesi, göreve başladığımızda kafamızda oluşan komplo teorilerini doğruladı.
‘İLK RAPOR ANKARA’YI KARIŞTIRDI’
Genelkurmay’a sunulan bu ilk rapor Ankara’yı karıştırdı.Yüksek rütbeli komutanlar olaya el attılar ve bölge ziyaretlerinde bulundular. Bize ve istihbarat kaynaklarımıza bu rapordan sonra güvenlerinin azaldığına dair kapalı söylemlerde bulundular. Halbuki aynı kaynaklardan alınan bilgiler ile sayısız başarılı operasyona imza atılmış, birçok saldırı önceden önlenmişti. Ayrıca bu kaynakların bilgileri doğrultusunda gerek Hava Kuvvetleri, gerekse Zırhlı Birlikler her türlü desteği bizlere sağlamışlardı. Tabii ki Ankara’nın emri ile. Peki şimdi nedir bu hoşnutsuzluk?
‘ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLANDI’
Elimizin kolumuzun bağlandığı bu dönemde bilgi akışını sağlayan personel ve unsurlarla kesinlikle bağlantıyı yitirmedik. Gelen her bilgi yeni bir kaçırma eyleminin yakın zamanda gerçekleşeceğini gösteriyordu. Bir tarafdan terör operasyonlarına devam ederken, bizimle aynı yemini etmiş arkadaşlarımızı kurtarmak için de var gücümüzle çalışıyorduk.
17 Ocak 2012′de yaptığımız operasyonda sağ ele geçirilen iki örgüt üyesini konuyla alakalı sorgulamak için sorumlu subaydan izin aldık. Uzun uğraşlardan sonra bilgi veren örgüt üyesinin videoya alınan sorgu kayıtlarını yeni rapora eklemeye karar verdik. Örgüt üyesi rehinelerin Zaho’nun kuzeyindeki dağlık alana kurulan bir prefabrik yapıda tutulduğunu ve buranın Kuzey Irak muhafızlarının kontrolünde çok sıkı güvenlik tedbirleri ile korunduğunu söyledi. Rehineleri kontrol etmek için iki MOSSAD ajanının belli aralıklarla gelip gittiği bilgisini de aktardı. Ayrıca bu kaçırma eylemlerinin devam edeceğini ve bunun Kürdistan’ın kuruluşunda büyük etki yaratacağını söyledi.
‘BARZANİ’DEN ÖZEL BİRİM’
Duhok’tan aldığımız son bilgi ise bizi tamamiyle umutsuzluğa sürükledi. Barzani, rehineleri rutin olarak denetleyen bir birim oluşturmuştu. İsrail, Barzani, PKK, Kuzey Irak, Ankara bu bağlamda sanki bir zincirin halkası gibiydiler.”
‘İKİNCİ RAPORDAN SONRA SİVİL İSTİHBARATÇILAR ÖLÜ BULUNDU’
“Bütün somut belgeleri ve istihbarat kaynaklarımızdan aldığımız kriptolu resmi yazışmaları derleyerek 12 Haziran 2012’de ikinci raporumuzu da hazırladık. Yeni bir kaçırma eyleminin çok kısa süre içerisinde gerçekleşeceğini, Zaho’da bulunan rehineler için kurulmuş üsleri, MOSSAD’ı, sağlık taramaları için rehinelerin Azadi Hastanesi’ne rutin olarak götürüldüğünü, eylemin içinde bulunan Balveren köyündeki aktif kişileri, örgüt üyesinin sorgulama videosunu, rehinelerin Zaho ve Duhok’taki ortalama koordinatlarını somut belgelerle rapora işledik. Raporda, Zaho’ya hava araçlarıyla bölge tarama faaliyetinin gerekliliğini, şüpheli köylere meskun mahal doğrultusunda arama izninin çıkartılmasını, ülkedeki bazı şehirlerdeki aktif terör yanlılarının sorgulanmasını, Azadi Hastanesi yakınlarında bir istihbarat grubunun oluşturulmasının aciliyetini, Güneydoğu’da acemi askerlerin kaçırılma ve baskın için kısa eğitimlerden geçirilmesini vurguladık. Üç gün sonra aldığımız raporda; 1.Yeni bir kaçırma olayının örgüte zarar vereceği ve bundan dolayı imkansız olduğu 2.Zaho’daki bölgeye en kısa zamanda havadan tarama faaliyeti gerçekleşeceği 3.Duhok’ta zaten MİT personelimizin bulunduğu ve bölge hakimiyetinin sağlandığı 4.Ülke çapındaki aktif terör merkezlerine polis teşkilatının operasyon yürüttüğünü 5.Askerlerin eğitimi için özel programların oluşturulacağı 6.Bahsedilen sınır köylerinin şüpheli kişilerin sorgulanması için izin çıkartılacağı 7.Ayrıca bu operasyonun şartlarının olgunlaşmasında bir aksilik olmaması için bazı kısa sınırdışı sıcak takip operasyonlarının ne pahasına olursa olsun uygulanmayacağı 8.İkinci bir emir gelene kadar keşif, arazi tarama faaliyetlerinin bu şüpheli bölgelerin 200 km’lik alanın dışına yapılacağı bildirildi.(Bu şu demek; kısaca bu bölgelere yaklaşmak yasak! 200 km kadar yaklaşabilirsin) 9.Artık operasyonlar sırasında bulunduğumuz yerin koordinat bildirimin sürekli ana merkeze yapılacağı emri verildi.
‘BAŞARAILI KOMUTALAR İSTİFAYA ZORLANDI”
İkinci rapordan sonra olanlar herşeyi açıkladı. Kuzey Irak’taki TSK istihbarat personeli ülkeye geri döndürüldü. Örgütle bağlantılı sivil istihbaratçılarımız ölü bulundu. Bizler günler süren boş mağaralara operasyon için dağlara sürüldük. Yeni askerlerler polisler kaçırıldı, açılımlar oldu. Bölgede en çok başarı almış komutanlarımız istifaya zorlandıkları için istifa ettiler. Yerlerine gelen komutanlar koca bir sıfırdı. O günlerden bu günlere geldik. İşte tablo ortada. Yapılmak istenen herşey yapıldı, hem de aylar öncesinden hesaplanarak.”
ulusal Kanal anlattı. “8 rehineyi burnu bile kanamadan kurtarabilirdik, Genelkurmay ve MİT engel oldu” diyen askeri görevli, kaçırma eyleminin 2 Mossad ajanı tarafından yönetildiğini söyledi.
PKK tarafından 1,5 yıl rehin tutulduktan geçtiğimiz 13 Mart’ta serbest bırakılan 8 kamu görevlisi hakkında çok çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. Rehinelerin kaçırıldıktan 5 ay sonra yerlerinin tespit edilmesine rağmen, kurtarma operasyonunun Genelkurmay ve MİT tarafından engellendiği öğrenildi. Kurtarma operasyonu için oluşturulan timde görev alan Şırnak Jandarma Komando Özel Harekat Meteler Timi’nden bir asker, rehine olayının perde arkasını Aydınlık’a anlattı.
8 kamu görevlisinin kaçırılmasının ardından 5 ay süren bir istihbarat çalışması yapan kurtarma timi çalışmanın sonucunda hazırladıkları iki ayrı raporu üstlerine sundu. Rehinelerin helikopterle taşındığı ve PKK’nın kaçırma operasyonuna iki MOSSAD ajanının da katıldığını tespit eden tim, bu bilgiyi de raporuna ekledi. MOSSAD ajanlarının, kaçırma eyleminde PKK’yı başından sonuna kadar yönettiğini tespit eden tim, rehinelerin tutulduğu yeri de koordinatlarıyla birlikte rapora yazdı. Harita üzerinde tam koordinat olarak iki nokta belirlendi. Koodinatların biri Kuzey Irak bölgesini, bir diğeri ise Şırnak sınırını gösteriyordu. Hazırlanan ilk rapor, Genelkurmay ve MİT’e ulaştırıldı. Raporun ardından bölgeye gelen yüksek rütbeli komutanlar olaya el attı. Ancak raporun üzerine gidilmedi ve tim üyelerine, istihbarat kaynaklarına güvenlerinin azaldığı yönünde kapalı söylemlerde bulunuldu. Genelkurmay, tespit edilen bölgelere Özel Harekat’ın operasyon yapmasına izin vermedi. MİT ise, “görevi biz üstleniyoruz” dedi.
‘BURUNLARI KANAMADAN KURTARABİLİRDİK’
Şırnak “Meteler Timi”ne mensup istihbarat ve terörle mücadele uzmanı asker, “Kimsenin burnu kanamadan onları kurtarabilirdik. En azından periyodik aralıklarla bu bölgeler keşif uçakları ile izlenseydi bize yeterdi” ifadelerini kullandı.
İşte askeri görevliden o çarpıcı açıklamalar: “Herşey 2 TSK personelinin 9 Temmuz 2011 günü hergün mücadele verdiğimiz bir örgüt tarafından kaçırılmasıyla başladı. Bölgeye hakim olan bir birlik olarak hemen konuya dahil olduk ya da dahil olduğumuzu zannettik. Bir personelin daha kaçırılması ile olayın ciddiyetini hissettik. 5 ay süren istihbarat faaliyetleri ile üst komutanlarımızın bize verdiği yetkiyle ilk raporumuzu hazırladık.
‘EYLEMİ MOSSAD AJANLARI YÖNETTİ’
Raporda, Kuzey Irak’ta ticaretle uğraşan TSK ileri istihbarat personellerinden aldığımız bilgilere yer verdik. Aceleye gelen ilk raporda, K. Irak kanadından aldığımız bilgi; rehinelerin helikopterle taşındığı, kaçırma operasyonuna iki MOSSAD ajanının katıldığı ve örgütü bu eylemde başından sonuna kadar yönettiği bilgisiydi. Balveren Köyü’nün örgüt yanlısı ileri gelenlerinden bir grubun Kuzey Irak’tan konuklarının gelmesi, kaçırılma olayının 1 aylık süre ile gerçekleşmesi ve bir sonraki ziyaretten sonraki 15 gün içerisinde yeni bir kaçırma olayının gerçekleşmesi bölgedeki sivil istihbarat unsurumuzun da ilgisini çekti. Ülkemiz içerisinde bu eyleme teknik ve lojistik destek verenlerin yanında başka bir devletin de olaya müdahele etmesi, göreve başladığımızda kafamızda oluşan komplo teorilerini doğruladı.
‘İLK RAPOR ANKARA’YI KARIŞTIRDI’
Genelkurmay’a sunulan bu ilk rapor Ankara’yı karıştırdı.Yüksek rütbeli komutanlar olaya el attılar ve bölge ziyaretlerinde bulundular. Bize ve istihbarat kaynaklarımıza bu rapordan sonra güvenlerinin azaldığına dair kapalı söylemlerde bulundular. Halbuki aynı kaynaklardan alınan bilgiler ile sayısız başarılı operasyona imza atılmış, birçok saldırı önceden önlenmişti. Ayrıca bu kaynakların bilgileri doğrultusunda gerek Hava Kuvvetleri, gerekse Zırhlı Birlikler her türlü desteği bizlere sağlamışlardı. Tabii ki Ankara’nın emri ile. Peki şimdi nedir bu hoşnutsuzluk?
‘ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLANDI’
Elimizin kolumuzun bağlandığı bu dönemde bilgi akışını sağlayan personel ve unsurlarla kesinlikle bağlantıyı yitirmedik. Gelen her bilgi yeni bir kaçırma eyleminin yakın zamanda gerçekleşeceğini gösteriyordu. Bir tarafdan terör operasyonlarına devam ederken, bizimle aynı yemini etmiş arkadaşlarımızı kurtarmak için de var gücümüzle çalışıyorduk.
17 Ocak 2012′de yaptığımız operasyonda sağ ele geçirilen iki örgüt üyesini konuyla alakalı sorgulamak için sorumlu subaydan izin aldık. Uzun uğraşlardan sonra bilgi veren örgüt üyesinin videoya alınan sorgu kayıtlarını yeni rapora eklemeye karar verdik. Örgüt üyesi rehinelerin Zaho’nun kuzeyindeki dağlık alana kurulan bir prefabrik yapıda tutulduğunu ve buranın Kuzey Irak muhafızlarının kontrolünde çok sıkı güvenlik tedbirleri ile korunduğunu söyledi. Rehineleri kontrol etmek için iki MOSSAD ajanının belli aralıklarla gelip gittiği bilgisini de aktardı. Ayrıca bu kaçırma eylemlerinin devam edeceğini ve bunun Kürdistan’ın kuruluşunda büyük etki yaratacağını söyledi.
‘BARZANİ’DEN ÖZEL BİRİM’
Duhok’tan aldığımız son bilgi ise bizi tamamiyle umutsuzluğa sürükledi. Barzani, rehineleri rutin olarak denetleyen bir birim oluşturmuştu. İsrail, Barzani, PKK, Kuzey Irak, Ankara bu bağlamda sanki bir zincirin halkası gibiydiler.”
‘İKİNCİ RAPORDAN SONRA SİVİL İSTİHBARATÇILAR ÖLÜ BULUNDU’
“Bütün somut belgeleri ve istihbarat kaynaklarımızdan aldığımız kriptolu resmi yazışmaları derleyerek 12 Haziran 2012’de ikinci raporumuzu da hazırladık. Yeni bir kaçırma eyleminin çok kısa süre içerisinde gerçekleşeceğini, Zaho’da bulunan rehineler için kurulmuş üsleri, MOSSAD’ı, sağlık taramaları için rehinelerin Azadi Hastanesi’ne rutin olarak götürüldüğünü, eylemin içinde bulunan Balveren köyündeki aktif kişileri, örgüt üyesinin sorgulama videosunu, rehinelerin Zaho ve Duhok’taki ortalama koordinatlarını somut belgelerle rapora işledik. Raporda, Zaho’ya hava araçlarıyla bölge tarama faaliyetinin gerekliliğini, şüpheli köylere meskun mahal doğrultusunda arama izninin çıkartılmasını, ülkedeki bazı şehirlerdeki aktif terör yanlılarının sorgulanmasını, Azadi Hastanesi yakınlarında bir istihbarat grubunun oluşturulmasının aciliyetini, Güneydoğu’da acemi askerlerin kaçırılma ve baskın için kısa eğitimlerden geçirilmesini vurguladık. Üç gün sonra aldığımız raporda; 1.Yeni bir kaçırma olayının örgüte zarar vereceği ve bundan dolayı imkansız olduğu 2.Zaho’daki bölgeye en kısa zamanda havadan tarama faaliyeti gerçekleşeceği 3.Duhok’ta zaten MİT personelimizin bulunduğu ve bölge hakimiyetinin sağlandığı 4.Ülke çapındaki aktif terör merkezlerine polis teşkilatının operasyon yürüttüğünü 5.Askerlerin eğitimi için özel programların oluşturulacağı 6.Bahsedilen sınır köylerinin şüpheli kişilerin sorgulanması için izin çıkartılacağı 7.Ayrıca bu operasyonun şartlarının olgunlaşmasında bir aksilik olmaması için bazı kısa sınırdışı sıcak takip operasyonlarının ne pahasına olursa olsun uygulanmayacağı 8.İkinci bir emir gelene kadar keşif, arazi tarama faaliyetlerinin bu şüpheli bölgelerin 200 km’lik alanın dışına yapılacağı bildirildi.(Bu şu demek; kısaca bu bölgelere yaklaşmak yasak! 200 km kadar yaklaşabilirsin) 9.Artık operasyonlar sırasında bulunduğumuz yerin koordinat bildirimin sürekli ana merkeze yapılacağı emri verildi.
‘BAŞARAILI KOMUTALAR İSTİFAYA ZORLANDI”
İkinci rapordan sonra olanlar herşeyi açıkladı. Kuzey Irak’taki TSK istihbarat personeli ülkeye geri döndürüldü. Örgütle bağlantılı sivil istihbaratçılarımız ölü bulundu. Bizler günler süren boş mağaralara operasyon için dağlara sürüldük. Yeni askerlerler polisler kaçırıldı, açılımlar oldu. Bölgede en çok başarı almış komutanlarımız istifaya zorlandıkları için istifa ettiler. Yerlerine gelen komutanlar koca bir sıfırdı. O günlerden bu günlere geldik. İşte tablo ortada. Yapılmak istenen herşey yapıldı, hem de aylar öncesinden hesaplanarak.”