Yıllardır insanların ağzına sakız olan bir deyiş vardır ‘Beyaz Türkler’ diye. Ülkeyi yönettikleri iddia edilen bir avuç azınlık hep dilden dile dolaşır durur. Bir kısım sabetayist insanları da içine alan bu azınlık, tarihin karanlık bir sayfası olarak gizliliğini günümüze kadar korumayı başarmıştır. Genelde Mason Localarında ya da Rotary Kulüplerinde yuvalanan bu insanlar aşırı Kemalist bir zihniyetin savunucusu olarak laikliği dinsizlik kıyısında yaşayan bir avuç burjuvaistir. Toplum, bu insanları bilir ve uzak durur içlerine girip çoğunluğun onların eline geçmesine asla izin vermez. Ama bu sefer ki topluluk bizim bildiğimiz ya da bilmediğimiz tüm Beyaz Türklerden daha tehlikeli. Çünkü bunlar bizim en dipteki zerremize kadar nüfus etmiş, halkın çoğunluğunu arkasına almış bir halde ilerleyen büyük bir kitle. Bunlar köyümüzün okulunda, camisinde, kahvehanedeki sohbetin en koyu yerinde... Çoğunluk ellerinde ama hizmetleri içlerinde barındıkları çoğunluğun zararına.
İşte bunlar bizim Emperyalist Türkler…
Biraz kalvinist, biraz demokrat, biraz da cemaatçiler hepsinin birleşmiş şekli ile bunlar LİBOŞLAR. Bir gecede en kadim dostlarına sırt dönecek kadar acımasız, parayı en büyük güç bilip dini ortamları rant seminerlerine döndürecek kadar kapitalistler.
İşte bu ve bunun gibiler Emperyalist Türkler… Bu sanatı nasıl mı öğrendiler?
Hocalarını, en büyük Emperyalistin kucağına teslim ettikleri gün aslında bunu öğrenmemek için pekte sebepleri kalmamıştı… Ülkemizde yıllarca kapitalist emellerle yol aldılar, bütün zenginleri toplantılarına çağırdılar, asla fakirlerle çok samimi diyaloglara girmediler nerde güçlü ve zengin birisi varsa onu dost edindiler.
Velhasıl önce kapitalist olmayı öğrendiler sonra Emperyalist oldular…
Şimdilerde ise ABD’nin kucağına oturmak sureti ile Emperyalizmi en ince detayına kadar öğrenmekteler ve bunu bir sistem olarak çoğunluğu ellerinde bulundurdukları Türkiye ye empoze etmekteler…
Papayla müzakere edip biraz olsun Hıristiyan dünyanın desteğini alabilmek uğruna Peygamber efendimiz(s.a.v)’e imanı bile dinin şartı olmaktan çıkarmış bir zihniyetin mahsulüdür bunlar… Bu gün Peygamberine böylesine bir ihanette bulunan ilerde neler yapmaz ki? Bunların harcayamayacağı insan yok
İŞTE BUNLAR EMPARYALİST TÜRKLER…
Yazıma bu konu ile bağlantılı olduğuna inandığım birkaç Hadisi Şerif ile son vermek istiyorum. Umudum şudur ki, bu yolda gayet inanmış bir şekilde ilerleyen genç arkadaşlarımız bir nebze olsun bu aşağıda yazanları dikkate alacaktır.
"Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebû Dâvud, Melâhim 14, (4315),
"Medine'ye geçit veren dağ gediklerinde (birbiriyle kenetlenmiş) melekler var. Her gedikte (kınından çekilmiş) kılıçlarıyla bekleyen iki meleğin korumaları sebebiyle Medine'ye ne veba ve ne de Deccal giremez."Buhari, Fezailu'l-Medine 9, Tibb 30, Fiten 27; Müslim, Hacc 485, 486, (1379, 1380); Muvatta, Cami' 16, (2, 892); Tirmizi, Fiten 51, (2244).
Rasûlüllah s.a.s buyurdular ki: "İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kuran'ı okuyacaklar, ancak okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça, kökleri kazınacaktır."
İbn-i Ömer der ki: "Rasûlüllah s.a.s'in: "Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır." ibaresini yirmi kereden fazla işittim."(İbn-i Ömer, Rasûlüllah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı:)