Ülkenin batısında insanlar softa diktatöre karşı birleşerek ayrımsız direnirken Diyarbakır’da fırsat kollayanlar vardı: AKP’nin pazarlık ortağı Abdullah Öcalan’ın isteğiyle yapılan “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” bir sonuç bildirgesi ile adı üstünde Güneydoğu Anadolu’ya “Kuzey Kürdistan” diyerek yeni Sevr’in koşullarını açıkladı. Bildirgeye göre “Türkiye Cumhuriyeti, resmi kurucu ideolojisiyle Kürtleri sömürüyle yok etmeye kalkmış, İslami grup, cemaatler ve özellikle kadınları inanılmaz bir baskı ve yıldırma mekanizmasının mağdurları” yapmış. “Kürdistan halkları kendi tercihleriyle statülerini (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip”miş, “Kürdistan halklarının kendi kimliği ile örgütlenme özgürlüğü, anadilinde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü, anayasal güvence altına alınmalı”ymış. CHP’li Birgül Ayman Güler’e göre, BDP bütün stratejisini ulusal devleti çözmeye kurmuştu, yani anayasadaki “milleti ile bölünmez bütünlüğü” hedef almıştı. Bu yüzden Türk vatandaşlığı kaldırılsın istiyordu. Şimdi son bildirge ile “ülkesi ile bölünmez bütünlüğe” yönelmiş oluyor. Yani, topluluk bakımından bölünmeden, toprak bakımından bölünmeye doğru, üniter devlete karşı bir strateji kurmaya başladı. Bildirgedeki, “Irak Cumhurbaşkanı Sayın , Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Sayın , KCK Başkanlık Konseyi ve tüm diğer Kürdistani güçleri, Ulusal Konferans’ın bir an önce toplanması için girişimde bulunmaya” ifadesi ile de bu strateji pekiştiriliyor. Bildirge; sözcük oyunlarına filan sapmadan açık açık Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımadığını, bağımsızlık ilanına hazır olduğunu, Irak’ın kuzeyinde ABD mandası olan bir Kürt devleti kurmuş Barzani ile bütünleşmeyi dile getiriyor. Türkiye’de halife sultanlığına karşı çıkan herkesi içeri tıkmaya kararlı, özgürlük ve kardeşlik çığlıkları atan yurttaşlarının üzerine kimyasalları boca eden, ellerinde Atatürk resimleri ve Türk bayrağı olan çocuklarımızı spor salonlarına tıktırıp dövdüren diktatörlük, “barış süreci” diyerek yürüttüğü PKK ile pazarlıkla da yurdu parçalanmaya götürüyor. 1923 Cumhuriyeti’ne kinli iki hareket, gericilik ve bölücülük koalisyonu Türkiye’yi yıkmakta, parçalamakta kararlı. Ayağa kalkmış olan halk, bu oyunun mutlaka ayırdına varmalı!
Yeni kuşakların aydınlığı
Türkiye’de “insan hakları mücadelesi” dendiğinde ilk akla gelenlerden Nevzat Helvacı’nın yeni kuşaklara ilişkin bir çift sözü var: “Bizim kuşak 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin yarattığı faşist uygulamalara karşı çıkış yolu aradı. Bugün ileri demokrasi olarak sunulan bu zifiri karanlıkta tazyikli suya, polis copuna, biber gazına ve plastik mermiye karşın yol arayan yeni kuşak, toplumumuzun kurtuluşu için gerekli aydınlık yolu açacaktır. Bunu geçmişte örneği görülmemiş barışçı bir direniş ve eylemle gösterdiler. Onlar sayesinde dayanışmayı öğrendik, farklılıklarımızla birlikte yaşamanın önemini kavradık; desteği, özveriyi, karşılıklı saygıyı ve mizahın etkili bir direnme aracı olduğunu gördük. Onlar sayesinde gelecek güzel günler için Gezi Parkı’nda ve ülkenin birçok alanında umutlarımız yeniden yeşerdi. Onlar sayesinde geleceğimiz aydınlıktır. Artık bu ülkeyi polis copuyla yönetmenin olanağı yoktur. Demokrasi vazgeçilmez bir istek olarak gündemimizin önünde yer alıyor.” Devrimlerin ufkunda hep gençler vardır. Şafak attı bir kere…
Anlayış düzeyi
“Mesaj anlaşıldı” filan diyorlar ya! Ne anladıklarına ilişkin TBMM kürsüsünden bir örnek verelim. Konuşan, AKP Ankara Milletvekili Emrullah İşler: “Hükümetimizin hak ve özgürlükleri genişletmek için attığı onlarca adım olmasına rağmen, geçmiş hükümetler dönemindeki ayrıcalıklarını kaybeden, bu nedenle durumdan istifade ederek halkı maniple eden bir oligarşik sermayeyle karşı karşıya kaldığımız aşikârdır. Tam anlamıyla, bu kesimlerin ‘Siz nasıl orta sınıfı daha iyi bir noktaya getirirsiniz, onları nasıl zenginleştirirsiniz?’ diye iktidardan öç alma mücadelesine girdiklerini görüyoruz.” Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı herkes sokağa işte bu yüzden dökülmüş!
Kimyasal silah
Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Besleme istediği kadar “Biber gazı kimyasal silahtır”, “kullanımı derhal yasaklanmalı” desin. Dinleyen kim? Bu gazların zehirli yanları hakkında daha fazla araştırmaya gerek olduğu bildirilmiş. Duyan kim? İnsan sağlığı üzerinde kalıcı olumsuz etkiler bırakan gaz bombaları ve gaz fişeklerinin kullanımı; anayasanın 5., 17. ve 56. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin 2. maddesi ile güvence altına alınmış insanımızın maddi ve manevi varlığını geliştirme ve yaşama hakkını ihlal ediyormuş… Kimin umurunda? Adam, kendinden başka herkese düşman.