14 Nisan Pazar günü Ümit Kocasakal ve Zekeriya Beyaz’la birlikte Almanya’nın Krefeld kentinde, Ekin Derneği’nin aydınlık, güzel insanlarıyla birlikteydim…
Genciyle, ak saçlısıyla, kadınıyla yıllardır anayurtlarından binlerce kilometre uzakta çalışıp didinen ama yürekleri kendi vatanlarında atan yurtseverlerle kucaklaştım…
Bıçağın sırtındaki Türkiye’yi, Anadolu’nun önüne art arda konulan tuzakları, birbirine düşürülmek istenen yurttaşları, Ortadoğu’da efendilerin “muharip piyonu” olarak savaşa sürülmeye çalışılan Türkleri ve Kürtleri konuştuk…
Endişeli, kaygılı, bir o kadar da öfkeli yurttaşlarımızın sorularını yanıtlamaya çalıştık…
Krefeld’de, Düsseldorf’da, Münih’de, Frankfurt’ta yaşayan yurttaşlar, Türkiye’de olup biteni, Türkiye’de yaşayan önemli sayıda insandan çok daha iyi biliyor, anlıyor, ısrarla çözüm üretmeye çalışıyorlardı…
- Çünkü onlar, yalnızca bakmıyor, görüyorlardı!..
*** *** *** Ben oradaydım…
21 Nisan Pazar günü, CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’le birlikte Hollanda’nın Amsterdam kentinde, Türkiye Gençlik Birliği’nin (TGB) Amsterdam Şubesi’nin açılışına katıldım…
Türkiye sevdalısı yurtseverlerin doldurduğu salonda, pırıl pırıl gençlerin, vatan aşkına neler yaptıklarını, hangi ağır bedelleri hem de güle oynaya göze aldıklarını, 19 Mayıs’ta, 29 Ekim’de, 10 Kasım’da milyonları nasıl ayağa kaldırdıklarını, 13 Aralık’ta, 8 Nisan’da Silivri’de “O barikatlarınız var ya o barikatlarınız, bize vız gelir vız” diyerek nasıl haykırdıklarını, gaz bombalarının, biber gazlarının üzerine nasıl bir coşkuyla yürüdüklerini anlattık, izledik…
Duygu dolu anlardı. O an, orada Silivri mahkemesinde Teğmen Mehmet Ali Çelebi’ye söylediğim sözler aklıma geldi:
- Vatan size minnettardır…
Ertesi gün havaalanında, gençlerle kucaklaşıp ayrılırken 15 Mayıs’ta Fenerbahçe’nin şampiyonluk maçında buluşmak için sözleşmeyi de unutmadık tabii…
- İnsan çok isteyince olurmuş!..
*** *** *** Ben oradaydım…
23 Nisan Salı günü, ilk TBMM’nin açılışından tam 93 yıl sonra, Milli Merkez’in kuruluşuna katılmak için Ankara’daydım…
Kurultayın yapıldığı salona girebilmek adeta imkânsızdı… Binlerce kişi salonu hınca hınç doldurmuştu… Salondakilerin en az üç, dört misli insan dışarıya birikmişti.
Bu ülkenin yiğit, yürekli yurtseverleri ellerinde bayrak, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarını haykırıyorlardı…
O gün orada parti ayrımı yoktu…
Sağcı, solcu yoktu…
O gün orada büyük devrimcide birleşen vatanseverler vardı…
- O gün, orada Kuvayı Milliciler vardı!..
O gün Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin içinde ve dışında on binlerle kucaklaştık. İki yıl önce Milli Anayasa Forumu’nu kuran yurtsever “Asil Adamlar” milyonların beklediği gibi Milli Merkez’i ilan ettiler…
O toplantıya katılan on binler, toplantıyı canlı yayınlayan Ulusal Kanal ekranından izleyen milyonlar, o gün “Milli diriliş”in ilanına tanık oldular…
O gün orada milyonlara seslenen konuşmacıların dediği gibi artık Milli Merkez’in görevi bellidir:
- Yarım kalan Cumhuriyet devrimini tamamlamak!..
Ve Atatürk’te birleşen bu merkezin sloganı da o gün, o toplantıda ortaya çıkmıştır:
- Milli Meclis, Milli Hükümet!..
Ve o günden sonra hiç kimsenin bahane yaratma, görevden kaçma lüksü de kalmamıştır…