48 kilometrelik Adana-Karataş yolu, test pisti gibi dümdüzdür. Çocukluğumda arabalar tek tük olduğu için, yola kaptıran araba görünmeden önce sesi gelirdi. Yol kenarına dizilir, sesinden gelen arabanın markasını tahmin ederdik.
“Gelen İmpala, misketine!”
“Varım, Belayir!”
“Yok oğlum Şevrole, Şevrole...”
Araba asfalttaki mıcırları sıçratarak süratle yanımızdan geçerken misketler el değiştirir, kaybedenler gelecek sefer yine kaybetmemek için arabanın sesine dikkat kesilirdi.
Mahkemeye başvurdu!
İşte o “İmpala”lar, “Şevrole”ler, “Belayir”ler Detroit’ten Adana’ya ve bütün dünyaya yayılırdı. Detroit, 1950’li-1960’lı yıllarda neredeyse rakipsiz olan Amerikan otomotiv sanayisinin merkeziydi. Bu konumu itibarıyla “Amerikan Rüyası”nın da merkezlerinden biriydi.
“Amerikan Rüyası”nın merkezi iflas etti. 18.5 milyar dolar borcu ödeyemeyen Detroit kent yönetimi, iflasın resmiyet kazanması için mahkemeye başvurdu. Bir dönemin canlı milyonluk kenti, şimdi Amerikan medyasının hoşlandığı deyimle “hayalet kent.” Nüfusunun dörtte birinden fazlasını kaybetti.
‘İmpala’nın yerine ‘Toyota’
Detroit’in iflas etmesinin nedeni, Adana yollarında şimdi “Şevrole”lerin, “İmpala”ların yerini “Toyota”ların, “Hundayi”lerin almasıdır. Yalnız Adana yollarının da değil; New York, Atlanta yollarının da...
Neden böyle oldu?
Serbest piyasa kapitalizmini savunanlar, bu soruya “Japonya’da, Güney Kore’de emek maliyeti düşük de ondan” cevabını verirler. Onlara göre, ABD’de emek maliyeti yüksek olduğu için, Amerikan otomotiv sanayisi, Japon ve Güney Kore otomotiv sanayileri ile rekabet edemedi, pazar kaybetti. Çin’in yükselişi de işçi ücretlerinin dünyada en düşük olmasına bağlanır.
ABD “rüyayı” sürdürebilmenin yolunu, gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini yıkıma uğratmakta gördü. Bunun için sayısız operasyon düzenledi. Ama Detroit yine de kaçınılmaz sonuna ilerledi, iflas etti
Krize çözüm yok!
Serbest piyasacılar kabul etmese de, Amerikan otomotiv sanayisinin pazar kaybetmesinin birinci nedeni emek maliyetinin yüksek olması ve bu nedenle rekabet edememesi değil. ABD, gümrük hadlerini yükselterek korumaya almasına karşın, kendi otomotiv pazarını da kaybetti.
İflasın başta gelen nedeni sermaye maliyetinin yüksek olmasıdır. Paranın satışından kâr elde eden mali sermaye, kârını yükseltmek için sanayiye aktardığı kaynakların maliyetini sürekli yükseltti. Sanayi sermayesi işçi ücretlerini aşağıya bastırmanın yolunu bulsa da mali sermaye karşısında sızlanmaktan öte bir şey yapamadı.
Ronald Reagan’ın başkanlığı döneminde ABD Hazine Bakan Yardımcılığı yapan Paul Craig Roberts, 5 Haziran tarihli “Collapse at Hand” (Kapıdaki Çöküş) başlıklı makalesinde, Amerikan mali sermayesinin çapını 230 trilyon dolar olarak hesaplıyor. Roberts’e göre ekonomiyi krizden çıkarmanın ve kapitalizmi kurtarmanın tek çaresi, bu 230 trilyon dolara el koymaktır.
Nasıl el koyacaksınız 230 trilyon dolara? Kapitalizm altında mali sermaye-sanayi sermayesi çelişmesini çözmenin yolu yoktur.