Hatay-Reyhanlı’da 45 yurttaşımızı katleden bombalı terör saldırısından sonra ekranlara fırlayanlar yine zamanlamaya dikkat çekti, yine Türkiye’nin büyümesini hazmedemeyenleri adres gösterdi… Hatta “Banyas katliamını kim yaptıysa, Reyhanlı’daki saldırıyı da o yaptı” diyenler bile oldu.
Oysa ilk dakikalarda hükümet henüz adres konusunda anlaşmamıştı: Başbakan Erdoğan saldırıyı PKK’nin geri çekilmesiyle irtibatlandırıyor, adresi “çözüm sürecini hazmedemeyenler” diye açıklıyordu. Adalet ve İçişleri Bakanları ise saldırıyı doğrudan Suriye’ye bağlıyordu.
Sonradan topluca, Suriye istihbarat örgütü El Muhaberat’ın yönlendirmesiyle THKP-C Acilcilerin yapmış olabileceğinde birleştiler.
F4 ‘umüzün hâlâ nasıl düşürüldüğünü, neyle vurulduğunu saptayamayanların Reyhanlı saldırısının adresini bir kaç saat içinde belirlemesi, haliyle gayriciddi görünüyor.
Her neyse, umarız gerçek adres saptanır ve 45 yurttaşımızı katledenlerden hesap sorulur!
Saldırı kime yarıyor?Bu tip saldırılarda bizi adrese götürecek ilk soru, saldırının kime yaradığıdır.
İçeride Batı destekli silahlı teröristlerle uğraşan, güneyinde İsrail’in yeni bir cephe açtığı Şam yönetimi, neden üçüncü bir cephe açmak istesin? Türkiye’nin Suriye’ye savaş açmasını Esad değil, Esad karşıtları istiyor!
Daha geniş ölçekte bakarsak eğer, ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesini en çok İsrail istiyor! Zira ABD’nin bölgede olması, İsrail’in güvenliğinin garantisidir. ABD içinde de bu konuda tam bir ikiye yarılma durumu söz konusu. ABD devlet aygıtının bir bölümü Suriye’ye müdahaleyi açıkça savunuyor, istiyor ve hatta Obama yönetimini buna mecbur etmeye çalışıyor!
ABD içindeki bu müdahaleci kesimle İsrail devleti, şu anda omuz omuza çalışmaktadır. İsrail’in İran’ı kışkırtan ve ABD’yi müdahaleye mecbur etmeye yönelik Suriye hava harekâtları, Esad’ın kimyasal silah kullandığına dair üretilen yalanlar bu ortak çalışmanın eseridir.
Saldırının zamanlamasıSaldırının adresini doğru tespit edebilmemizi sağlayacak ikinci parametre ise saldırının zamanlamasıdır. Nedense medyada zamanlama açısından öncelik, Erdoğan’ın Washington ziyaretine verildi.
Oysa asıl zamanlama, ABD’nin geri adımlar atarak ilk kez Suriye konusunda Rusya’nın çizgisine geldiğini ilan etmesi ve Cenevre Bildirisini esas alacak bir çözüm için ay sonunda bir konferans toplamakta anlaşmasıydı.
Dolayısıyla “kimin işine yarıyor” ve “saldırının zamanlaması” incelemelerinden çıkacak sonuç şudur: Reyhanlı’da bomba patlatanların hedefi, ABD’yi ve dolayısıyla Türkiye’yi Suriye’ye müdahaleye zorlamak ve Washington-Moskova uzlaşmasını baltalamaktır! Bu durumda bombalan patlatanlar CIA-MOSSAD’dır.
Artık AKP Hükümeti’ni destekleyenler şu sorulara dürüstçe yanıt vermelidir: Erdoğan-Davutoğlu İkilisi Esad’ı devirmek istemese, Başbakan “Suriye iç işimizdir” demese. Hükümet Şam yönetimine karşı savaşanların sırtını ovmasa, gece Suriye topraklarında terör estirenleri gündüz Türk topraklarında dinlendirmese, El Kaide üyelerinin sınırdan silahlı geçişlerine yol vermese, her gün açık açık bu ülkeyi hedef almasa, Reyhanlı’da bombalar patlar mıydı?
Kimse kendini kandırmasın. Türkiye’nin 900 km’lik Suriye sınırını El Kaide-PKK-ÖSO üçlüsünün fiili kontrolüne bırakan bu dış politika değişmezse, daha büyük felaketlerle karşılaşırız.
Üstelik tehlike adım adım, göstere göstere geldi: Kilometrelerce uzakta önce F4′ümüz NATO yemi yapılarak düşürüldü. Sonra sınıra 20 km’den Akçakale’ye toplar düştü. Ardından sınıra dayanıldı ve Cilvegözü Sınır Kapısında bomba patlatıldı. Ve sonunda sınırdan içeride girilip Reyhanlı’da bomba patlatıldı!
Tüm bunlara rağmen AKP Hükümeti hâlâ “Ortadoğu’da sınırlar anlamsızlaşacak”, “Türkiye Kürtlerle büyüyecek ’, “Yüzyıllık parantezi kapatarak yeniden buluşacağız” diyorsa ve medyadaki sözcüleri açık açık “Osmanlı Birleşik Devletleri” yazılan döşeniyorsa, artık ülke güvenliği AKP Hükümeti’nin değil, milletin sorumluğuna geçmiştir!