TÜRKİYE İŞGAL EDİLECEK !
BİZ DEĞİL TAYYİP'İN ADAMLARI SÖYLÜYOR !!!
Türkiye’yi işgal projesinde 2019 kritik tarih
Odatv yazarı Eski Jandarma istihbarat Kurmay Albay, Türkiye’nin gündemine ilişkin çarpıcı bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı;
Yıl 2002. Günlerden Temmuz’un 24’ü. Tesadüf ya, tam da Türkiye’nin tapu senedi kabul edilen ve ABD’nin imza koymadığı Lozan Antlaşmasının yıl dönümü.
Amerikalı askerler Nevada çölünde bir tatbikat yapıyor. Adı Milennium Challenge-2002. Türkçesi “Bin yılın meydan okuması.” Allah Allah bu Amerikalılar kime meydan okuyor acaba diyorsunuz haliyle.
Tam 13 bin 500 personel katılıyor, üç hafta sürüyor bu tatbikat. ABD tarihinin en büyük tatbikatı aynı zamanda. Pek çok NATO ülkesi davetli. Ancak NATO’nun en büyük ordularından birine sahip Türkiye davet edilmemiş.
Her tatbikatta malum bir senaryo vardır. Senaryoda da haliyle mutlaka hedef olarak bir düşman bulunur. Onun üzerinden yazılan senaryoya göre de tatbikat gerçekleştirilir.
Böylesi iddialı bir isimle gerçekleştirilen tatbikatta hedef kim diye merak ediyor insan gerçekten.
O zaman en özetinden senaryodan bahsedelim de hedef neresi, düşman olarak kim hedef alınmış tatbikatta, görelim-tahmin edelim Trakya’dan evinize %100 doğal ve taze lezzetleri davet edin! Hem de 1 günde teslim avantajıyla…
Tatbikattaki hedef ülke, iki kıtada konuşlu bir ülke. Bu anlamda bir takım denizyollarını kontrol ediyor. Akdeniz’de bir ada ülkesiyle sorunları var bu ülkenin. Ayrıca söz konusu hedef ülkede azınlık unsurlar da yaşamaktadır.
Senaryo, söz konusu hedef ülkede meydana gelen çok yıkıcı bir depremle başlar. Bu arada depremle eş zamanlı olarak Uluslararası bir mahkeme, ülkenin sınırlarıyla ilgili ve çıkarlarına ters bir karar alır. Bu arada da sorun olan ada devletiyle ilgili uluslararası güçler, hedef ülkeye çözüm önerir.
Zor durumda olan siyasiler öneriyi kabul etmek zorunda kalır. Bunun üzerine askerler yönetime el koyup ülkede otoriter bir yönetim kurarlar. Sonrasında ada devletini ablukaya alırlar ve ABD askerleri, 96 saat içerisinde söz konusu ülkeye müdahale eder (işgal).
Nasıl? Beğendiniz mi senaryoyu?
Bu ülke dünyada sizce hangi ülkeye benziyor? Dünyada iki kıtada toprağı olan kaç ülke var? Bu tatbikat kime karşı?
***
Yıl 2009. Soğuk bir Aralık ayı. Yer Ankara’nın modern semtlerinden Çukurambar.
Ergenekon operasyonları bütün hışmıyla devam etmektedir. Bu arada Poyrazköy soruşturması da başlamıştır.
Emekli olanların dışında pek çok muvazzaf asker de tutuklanmıştır.
Askerin medya üzerinden linç edildiği günlerdir. Askere vurmanın prim yaptığı zamanlardır.
Polis ve Yargıdaki Fetullahçı çete mensupları, iktidarın siyasi desteğiyle o kadar rahat ve pervasız hareket etmektedirler ki…
Bir albay ve bir yarbay. İkisi de Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunan Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan. Çeşitli faaliyetlerinden şüphelenilen bir albayı takip için görevlendiriliyorlar. Takip edilecek albay Çukurambar’dadır. İkisi de sivil kıyafetli olarak Çukurambar’a giderler.
Fakat o da ne? Aniden polisler belirir yanlarında ve ne yapıyorsunuz demeden çullanırlar üzerlerine. Ciddi bir boğuşma yaşanır. Bu arada polislerden biri Arınç’ın evinin krokisini albay olanın cebine sokuşturur.
Arınç da Çukurambar sakinlerindendir…
İşte bu olaydan “Arınç’a suikast” soruşturması çıkartılır ve iki subay gözaltına alınır.
Fetullahçı çete aldığı siyasi desteğin gücüyle bu tür kumpas kurgularını yapmakta gerçekten ustalaşmıştır. Tabi bunda hiçbir ahlaki ve vicdani kaygı taşımamalarının da katkısı büyüktür.
İki subayın görev yaptıkları birim çok kritik bir yerdir. Çok gizli bilgiler içeren belgelerin bulunduğu kozmik oda, bu birimde yani Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde bulunmaktadır.
Arınç suikastı bahanedir tabi. Amaç, orada görevli iki subay üzerinden kozmik odaya girmektir.
Ve bir hâkim marifetiyle kozmik odaya girilir. Şart, oradan hiçbir belge dışarıya çıkartılmayacaktır. Güya orada suikast planları aranacaktır.
Hâkimin ismi Kadir Kayan’dır. İlginç bir tesadüf, Kadir Kayan sonraki yıllarda amiral olacak olan Deniz Kurmay Albay Tezcan Kızılelma’nın da eniştesidir.
Hâkim Kadir Kayan, tam 26 gün inceleme yapar kozmik odada. Notlar alır.
Hangi notları aldı Kadir Kayan bilmiyoruz…
Bildiğimiz öyle suikast planları filan yoktur orada. Ama Türk ulusuna suikast hazırlığı içinde olanların çok işine gelecek “şeyler” vardır.
O “şeyler”, bir işgal sırasında, düşmanın geri bölgesinde direnişi örgütlemek için eğitim almış, barış zamanı an itibarıyla normal işinde gücünde olan ama esnaf, ama köylü, ama memur vb. çeşitli meslek sahibi insanların isim listeleridir…
“Mikroplar”, “akyuvarlarımızı” tespit etmeye çalışmaktadır anlayacağınız…
“Akyuvarların” kimlerden oluştuğunu, en üst düzey komutanlar dahi bilmez. Merak da etmezler. Peki, bunları kimler merak eder?
Kişisel merak olmayacağı açıktır. Bu merak sahipleri kimlerse, çok açık ki, Türkiye’yi işgali düşünüyorlar demektir.
Sonra mı? Aslında işgal durumunda, direnişi örgütleyecek bu kişilerin listesi bir harici bellekte bulunmaktadır.
Söz konusu harici belleği Kadir Kayan mevzuat gereği dışarı çıkartamaz. Harici bellek, bir kasaya kaldırılır ve mühürlenir. Operasyon tam başarılı olamamıştır.
Kadir Kayan bu olaydan sonra Yargıtay’a seçilir. 2010 HSYK tarafından adeta ödüllendirilmiştir.
Yıl 2013. Sürdürülen kumpas davaları sonucu ayarlarıyla oynanan Türk Genelkurmayının adli müşaviri, daha sonra Fetullahçı çete mensubu olduğu anlaşılacak olan Yarbay Muharrem Köse olmuştur.
Ankara’da da özel yetkili bir savcı vardır: Mustafa Bilgili.
Köse ile Bilgili’nin arasından su sızmamaktadır. Pek çok kişi onları baş başa samimi bir biçimde konuşurken görmüştür.
Bir gün savcı Bilgili, Genelkurmay’a bir yazı yazar. İçinde Türkiye’nin “akyuvarlarını”, yani ancak düşmanın bilmek isteyeceği kişilerin bulunduğu harici belleği istemektedir.
Bunun uygun olan bir yönü yoktur. Zaten Arınç suikastının düzmece olduğu ortaya çıkmıştır. Ama ne gam. O harici bellek elde edilmelidir. Ancak sorun vardır, mevzuat gereği Genelkurmayın bunu göndermesi mümkün değildir.
Devreye genelkurmayın adli müşaviri Muharrem Köse girer. Dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i ikna eder ve harici bellek savcı Bilgili’ye gönderilir.
Belli ki Köse ile Bilgili arasında danışıklı bir dövüş durumu vardır.
Bilgili de, harici belleği güya incelemek üzere, TÜBİTAK’a gönderir. Oradaki ekip de belleğin kopyasını alır ve geri gönderir. Zaten incelenecek fazla bir şey yoktur. Sadece alt alta yazılmış şahısların isimleri vardır.
Sonra ne mi oldu? Anlatalım.
O TÜBİTAK’cılar yurtdışına kaçtı. Kopyasını aldıkları söz konusu harici bellek kayıp. Muharrem Köse, Mustafa Bilgili, Kadir Kayan ve sonrasında amiral olan kayınbiraderi Tezcan Kızılelma 15 Temmuz sonrası tutuklandı. Bingo yani!
Peki, “akyuvarlarımızın” isimleri kimlerin elinde? Bunca çaba ne için?
***
Suriye’deki gelişmeler herkesin malumu. IŞİD isminde hilkat garibesi bir terörist örgüt yaratıldı. Bu aparat terör örgütüyle Irak ve Suriye’nin pek çok bölgesi işgal ettirildi.
Söz konusu terör örgütü eliyle, oralarda yaşayan yerel halk yerinden yurdundan edildi. Topraklar boşaltıldı. Tam bir etnik temizlik yapıldı.
Sonrasında PYD/PKK, ABD’nin yoğun hava desteğiyle, Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’den temizlenen bölgelere yerleşti.
PYD/PKK tarafından ele geçirilen bu bölgelerde, devletçik kurmak yolunda kantonlardan oluşan bir yapı ortaya çıktı.
Türkiye, son bir hamleyle Cerablus-Azez hattı ile El Bab bölgesini kontrol ederek kantonların birleşmesini engelledi.
Ancak, artık ABD, resmi olarak terör örgütü olarak kabul ettiği PYD/PKK’ya “kara gücüm” demektedir ve an itibarıyla PKK/PYD’yi aşırı bir şekilde silahlandırmaktadır.
PYD’ye verilen özellikle hava savunma silahlarının, hava gücü olmayan ve bölgeden süratle tasfiye edilme sürecine giren IŞİD’e karşı olmadığı ortadadır.
Bu satırların yazıldığı sırada ABD’nin PYD/PKK’ya son birkaç ay içinde bin tırdan fazla silah verdiği resmi ağızlar tarafından ifade ediliyor.
Peki, PYD/PKK neden böylesine silahlandırılıyor? Şu an sayısal gücünün 50-60 bin civarında olduğu, ABD askerleri tarafından sürekli eğitime tabi tutuldukları, IŞİD’e karşı savaştırılarak da ciddi bir savaş tecrübesi kazandırıldıkları ortadır. PYD/PKK saflarında halen silahaltında bulunanların sayısının kısa süre içerisinde 3-4 katına çıkartılabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Haliyle soruyoruz: Bu hazırlık kime karşı?
***
Türkiye’de son referandumda, şaibeli bir sonuç da olsa evet oyları daha fazla çıkmış ve adına başkanlık sistemi denilen ama dünyada eşine rastlanılmayan bir yönetim şekli kabul edilmiştir.
Sistem 2019’da yapılacak seçimlerle resmi olarak yürürlüğe girecektir. Bu sistemin tartışılacak, kabul edilemeyecek pek çok yönüne konumuz olmadığı için girmeyeceğim.
Ancak hemen ifade edeyim ki, dünyada demokratik ülkelerle, demokrasi dışı kabul edilen ülkeler arasındaki en büyük fark, seçim değil, yargının bağımsızlığıdır. Yoksa seçim, demokratik olmayan ülkelerde de yapılmaktadır.
Son referandumun getirdiği en önemli ve ülkeyi zor duruma sokacak değişiklik, yargının bağımsızlığına düşen gölgedir. Çünkü başkan seçilen, savcı ve yargıçların kontrolünü elinde bulunduran HSK’nın (Hakim ve Savcılar Kurulu) hemen hemen tamamını belirliyor.
6’sını fiili olarak (4’ünü direkt atıyor, Adalet Bakanı ve müsteşarı da doğal üye) kendi atıyor. Kalan 7 HSK üyesini de yasama yani meclis belirliyor.
Meclisteki milletvekillerinin çoğunluğu, haliyle başkanın partisinden olacaktır.
Milletvekillerini oylarıyla millet seçiyor görülse de partinin başı kimse, vekil olacakları da onun belirlediği bir Türkiye gerçeğidir.
Bu durumda başkanın belirlediği milletvekilleri, elbette onun istediği HSK üyelerini seçecektir. Başka bir gerçeklik sadece hayaldir. En azından 7 üyenin çoğunluğunu, iktidar milletvekilleri yani başkan seçmiş olacaktır.
Ha keza Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirleyicisi de başkandır.
Bu durumun, yürütmenin, esasında başkanın, yargıyı kontrol ettiği, yargının bağımsız olmadığı algısını yaratacağı açıktır. Bu görüntü, ülkenin demokratik olmadığı, otoriter bir sistemle yönetildiği iddialarının kabul görmesine olanak tanıyacaktır.
Düşünün, hedef ülkesiniz. Demokrasiyle yönetilseniz, size müdahale eden bunu dünyaya anlatmakta zorlanır. Ama sizin demokratik olmayan bir sistemle yönetildiğiniz algısı güçlenirse, müdahale kolaylaşır. Sadece şartların oluşturulması yeterlidir. İşte Irak, Libya hatta Suriye…
Türkiye’nin savrulduğu yer burasıdır.
Sonrası mı, etnik, dinsel, mezhepsel, daha tehlikelisi yaşam tarzları üzerinden bölünen halkı birbirine düşürmek emperyalizmin ustalık alanına girer.
Bununla birlikte oluşacak/oluşturulacak kaotik ortam, hele bir de yıkıcı deprem ile taçlanırsa müdahale için “Bin yılın meydan okuması” tatbikatının senaryosundaki gibi ada devleti sorununa dahi gerek kalmaz.
Kara gücü olarak da PYD/PKK kullanılır.
Kötü bir tablo çizdiğimin farkındayım, ama gördüğüm budur.
Hele de iç cepheniz böylesine zayıfsa; halkınız; tarihte olmayacak biçimde ayrışmış bir görüntü veriyorsa; ordunuz tarihinde olmadığı kadar moral değerleri açısından oldukça naif bir haldeyse, her bela kapınızı çalmak için fırsat kollayacaktır.
Boşuna mıydı 2008’den beri ordu üzerinde sürdürülen operasyonlar?
Bence “Bin yılın meydan okuyucuları” başkanlık seçimini bekliyorlar…
Sonra da Türkiye’yi anti demokratik bir ülke ilan etmeye hazırlanıyorlar…
Başkanlık için adayları, mazeret olarak ileri sürecekleri biri olmalı.
Sizce bu durumda kimin başkan olmasını isterler? Cevabı bildiğinizde olanı biteni anlamanız kolaylaşır…
Kısaca durum budur ve de vahimdir…
https://birsence.com/turkiyeyi-isgal-projesinde-2019-kritik-tarih/
TÜRKİYE NASIL İŞGAL EDİLECEK ?(!)
“””Bir kaos çıkması halinde, çatışmayı önlemek adına NATO’nun “Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti” adını verdiği gücü hiç kimseye sormadan 48 ila 72 saat içinde olay yerinde olabilmesi için. Devreye Meclis’in girmesi süreci uzatacağından, bu karar ile TBMM devre dışı bırakılıyor.””
Öncelikle aşağıda vereceğim şu adrese giriniz. Devletin resmi gazetesidir bu adres:
“Bakanlar Kurulunun bu kararı, NATO’nun 2014’te Galler’deki zirvesinde “çatışma bölgelerine 48 saat içinde müdahale edebilecek” uluslararası bir güce kavuşulmasını kabul ettiği eylem planı muvacehesince alınmıştı.
NATO’nun bu çok yüksek hazırlık seviyeli müşterek görev kuvvetine kısaca VJTF adı veriliyor. Bu ne demek? Bu şu demek;
VJTF birlikleri, sınır geçişlerinde kontrole takılmadan, Türkiye’de çatışma yaşanan herhangi bölgesine anında intikal edebilecek,
NATO askerlerinin Türkiye’de görevlendirilmesi halinde, hangi üslerin, limanların, sınır kapılarının kullanılacağı bir eşgüdüm kurulu tarafından belirlenecek.
Boğazlardan geçiş konusundaysa Montrö Sözleşmesi hükümleri saklı tutulacak.
VJTF’in farklı ülkelerden 5 bin askerin yer alacağı bir tugay büyüklüğündeki gücü, kara, deniz, hava ve özel kuvvetlerden oluşuyor. NATO’nun müdahil olacağı bir kriz ya da çatışma anında 48-72 saat, ana unsurlar ise 5-7 gün içerisinde görev yerine intikal edecek.”
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?
home=http%3A%2F%2Fwww.resmigazete.gov.tr
%2Feskiler%2F2016%2F06%2F20160601.htm&main= http%3A%2F%2Fwww. resmigazete.gov.tr%2Feskiler%2F2016%2F06%2F20
160601.htm
Burada:
BAKANLAR KURULU KARARLARI
2016/8857 Ilısu Barajı ve HES Projesinin Yapımından Etkilenen Ailelerin Yeni Yerleşim Alanına Nakilleri, Hak Sahiplikleri ve Borçlandırılmalarına İlişkin Usul ve Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar
2016/8858 Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvvetinin Faaliyetine İlişkin Esaslar Hakkında Karar
2016/8860 Şırnak İli, Cizre İlçesi, Kuştepe, Cudi, Sur, Dağ Kapı, Kale, Şah, Yafes, Alibey ve Nur Mahalleleri İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
2016/8861 Şırnak İli, İdil İlçesi, Aşağı, Yukarı, Atakent, Yenimahalle ve Turgut Özal Mahalleleri İçerisinde Bulunan Alanın Riskli Alan İlan Edilmesi Hakkında Karar
Şu parağrafta bulunan 2016/8858 Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvvetinin Faaliyetine İlişkin Esaslar Hakkında Karar linkini tıklarsanız bir pdf dosyası inecektir. O pdf dosyasında kabul edilen maddeleri bende aşağıda vereceğim. Linkleri vermemin sebebi yazımın atmasyon olmdığını, kaynağımın devletin resmi gazetesi olduğunu ispat etmektir. Şimdi tekrar en başta yazdıklarımı yazayım:
“””Bir kaos çıkması halinde, çatışmayı önlemek adına NATO’nun “Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti” adını verdiği gücü hiç kimseye sormadan 48 ila 72 saat içinde olay yerinde olabilmesi için. Devreye Meclis’in girmesi süreci uzatacağından, bu karar ile TBMM devre dışı bırakılıyor.”””
Evet .. 1 Haziran 2016 Tarihli ve 29729 Sayılı Resmî Gazete de kabul edilen 2016/8858 Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvvetinin Faaliyetine İlişkin Esaslar Hakkında Karar ile eğer ülkemizde bir kaos çıkar ve 48 saat engellenemezse 5000 nato askeri, 72 saat engellenemezse 10000 nato askeri daha meclisimize, başbakanımıza yada cumhurbaşkanımıza sormadan direk ülkemize dalabilir. Bu maddenin açıklaması budur. Diğer kabul eden NATO ülkelerinde de uygulanan hali budur.
Biz bunu kabul ettikten 45 gün sonra darbe gördük arkadaşlar. Eğer o darbede kaos 48 saat sürse zaten NATO işgaline uğrayacaktık. Üstelik de kabul ettiğimiz bu karar gereği de yasal bir işgal olacaktı.. Şimdi .. Ben hep diyorum ya yakında bir işgal olacak diye.. Aha işte bu maddeyi bildiğim için diyorum.. Bu maddeye dayanarak yapacaklar işgali.. Artık bir suikast sonrası çıkan olaylar mı olur? Yoksa bir gösteri miting sonrası kan dökülür öyle mi olur bilemem.. Ama önce bir kaos çıkaracaklar.. 48 saat ve üstü sürmesini sağlayacaklar.. VE sonrasında ise bu karara binaen NATO gücü ayağına yatarak dalacak İngilizler… Haa.. Başarırlar, başaramazlar, girişim aşamasında kalır.. Bilemem.. Ama deneyecekleri şey bu… Şimdi lafı uzatmadan o pdf dosyasının içinde yer alan kararlarıda aşağı sunuyorum. Allah yardımcımız olsun.
ALINAN BASİ GEÇEN KARARLARI AŞAĞIYA RESİM OLARAK YÜKLÜYORUZ. ŞURAYI TIKLAYARAK PDF FORMATINDA DA İNDİREBİLİRSİNİZ: TIKLAYINIZ:
KARARLAR RESİM HALİNDE:
RESMİN TÜMÜNÜ GÖREBİLMEK İÇİN LÜTFEN RESMİN ÜZERİNİ TIKLAYIN
ABD'den sınırlarımızda askeri hareketlilik!
Türkiye'yi işgale hazırlanıyor!
Haber Seyret yazarı Bi Simit, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla son günlerde sınırlarımızda yaşanan gelişmelere dikkat çekti ve uyardı; 'Kuşatılıyoruz!'
Bi Simit'in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şu şekilde;
'ABD ve RUSYA önümüzdeki yıl PKK'yı SDF ismi ile resmi ordu olarak kabul etmeyi planlıyor. Planın sonrası kan revan.
Suriye'de kanton olarak tanınan bölgeler hava savunma sistemlerinden, anti tanklara kadar donatılacak. 50 bin kişilik ordu hazır kıta bekleyecek. Hem hava hem de kara askeri üslerin sayısı ve niteliği şimdiden arttırılmaya başlandı. PKK 'nın elindeki silahların bir kısmı bizde bile yok! Suriye sınırına duvar örüyoruz lakin asıl problem Irak sınırında. Müdahele etmezsek Suriye PKK için bulunamaz bir lojistik merkezine dönecek. Eğer Fırat Kılıcı operasyonu başlamazsa ve Fırat'ın Doğusu PKK'dan tamamen arındırılmazsa, Irak'tan içeriye çok fazla sızmalar olacak Suriye'den lojistik destek alan teröristler Güneydoğudan her gün şehit haberi gelsin diye herşeyi yapacaklar. Olaylar bu kadarla sınırlı değil, daha komplike mevziler bizi bekliyor.
Ermenistan'ın Azerbaycan'a yaptığı saldırılara karşılık Türk Ordusu'nun eğitim ve mühimmat desteği zaten bekleniyordu. Nasıl yani! Hatta bu yardım yapılsın diye Ermenistan ortalığı karıştırıyor. Maksat Türkiye'ye yapılacak bir saldırı esnasında bu yardımları bahane ederek taraf olmak. Ermenistan'daki Türkiye'yi işgal edeceğiz sesleri bize komik gelebilir. Mesele çıkacak olan kaosta bir mevzi de onların açacak olması. Aynı şekilde Gürcistan'da konuşlanan ABD askerlerinin varlığı Rusya'nın da bilgisi dahilinde. Birbirlerine düşman değiller. Tiyatro! Yıllar önce Çeçen Cihadına Artvin sınır kapısından gönderdiğimiz mücahidleri Rusya unutur mu sanıyorsunuz? Herşeyin zamanı var yakın zaman içerisinde burnumuzun dibindeki yunan adalarından taciz ateşleri haberleri gelecek.
Kinleri, nefretleri taptaze. Bütün bu planları bozmanın bedeli olsa da Fırat Kılıcı operasyonu bir ay daha bile gecikmemeli. Kılıcı indirmenin tam zamanıdır. Saldırdığımızda ABD'den, NATO'dan, Rusya'dan dahi canhıraş sesler gelecek, lakin merhum Erbakan gibi "Banane Amerika'dan" deme zamanı. Kardeşlerim abartmıyorum apaçık bir işgal planı ile karşı karşıyayız. Bazı aklı evveller o zaman neden hâla ekonomik ilişkiler devam ediyor diyor. Hiç bir aklı başında ülke düşman ülkenin halkını karşısına almak istemez. Düşman ülkenin milletini savaşa hazırlamaz. Aksine rahat olmalarını ister aksine düşman ülkeler Türk milletinin rahat olmasını, ekonomik olarak iyi olmasını, savaşa burun kıvırmasını istiyor.
İkinci dünya savaşında da böyleydi. Saldırı altında olan ülkelere uçaklarla broşürler dağıtılır ve halka zengin, güvende olacaksınız mesajı verilirdi. Fırat Kılıcı ile beraber bütün planlarının kalbine kılıcı sokmuş olacağız. Lojistik olarak destek bulamayan hiçbir örgütün yaşama şansı yok. PKK'nın Suriye'deki yapılanması Ermenistan'a da, Yunanistan'a da cesaret veriyor. NATO'dan ayrılmamız için dua ediyorlar. Rusya'nın bize S400 füze desteği vermesi de planın bir parçası. NATO'dan kopuş için bir bardağı dolduran bir başka damla.
Konudan konuya atlamıyorum. Tek bir şeyden bahsediyorum. Özetle kuşatılıyoruz, kuşatıldık. Bunu bilerek yaşamalıyız. Kardeşlerim Peygamber Efendimizin sünnetlerinden yüzmeyi, ok atmayı ve ata binmeyi günümüze tevil etmeyi unutmayın. Herkes çevik olsun, herkes yeri geldiğinde kurşunu hedefe göndermesini bilsin, herkes yeri geldiğinde tank bile sürsün! Dışarıdan bu saldırılar olurken, içerideki hücreler de rahat durmayacaktır. Milletimiz bilinçli olursa içeride sıkıntı zuhur etmezse dışarısı vız gelir. Bu millet Suriye'den Irak'a, Gürcistan'dan Yunanistan'a, Ermenistan'dan Rusya'ya kadar uzanan coğrafyanın tek hâkimi olduğunu gerekirse yine ispat eder. Devletimiz artık #FıratKılıcı'nı kınından çıkarmalı. Daha fazla beklemek düşmana kurumsallık kazandırmak demek. Bir an önce kılıç kınından çıkmalı. PKK'nın SDF olarak resmiyet kazanmasına müsaade edemeyiz. Suriye'yi lojistik merkeze çevirmelerine müsaade edemeyiz. Plan başlamadan yok edilmeli.
Seferberlik bu millete ata yadigarıdır. At sırtından inmeyen dedelerimize layık olma zamanı. Bize cesaret, düşmana korku bize izzet, düşmana zillettir. Mesajlarımızı olabildiğince paylaşın. Gam keder düşmanın, Şehadet ve Zafer Allah'ındır. Ne mutlu bu yolda şehit olanlara.'
www.yeniakit.com.tr/haber/abdden-sinirlarimizda-askeri-hareketlilik-turkiyeyi-isgale-hazirlaniyor-366111.html