Bu yazımızda, Başbakan Erdoğan’ın “Kütük” gibi sert ve kırıcı üslubu yerine “Kavl-i Leyyin’i” öne çıkarmayı, yani muhatabı rencide etmeden tatlı bir dil ile maksadını anlatma yöntemini kullanmaya gayret edeceğiz.
Önümde iki rapor var;
1)Can Paker’in Başkanlığındaki Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Grubunun, Kamu Düzeni ve Müsteşarlığı aracılığıyla Başbakan’a sunduğu rapor. 2)Kuzey Kürdistan(Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi) Birlik ve Çözüm Konferansı sonuç raporu.
Bu iki raporu isteyen herkes bulabilir. İki raporun temel noktaları tamamen aynıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinden ve Türk Milletinden istenenler madde-madde yazılmış, sanki aynı elden çıkmış gibi.
Soru şu; Türkiye’deki Kürtçü Hareketin önderi kim? Abdullah Öcalan değil mi? Evet. BDPKK’lılar onun her dediğini “Allah Emri” kabul etmiyorlar mı? Evet. Geçen hafta Öcalan’ın, Barzani’ye yazdığı ve MİT (Türkiye Cumhuriyeti Milli İstihbarat Teşkilatı) tarafından yerine ulaştırılan mektupta ne diyordu; “Sayın Barzani, sizi sadece Güney Kürdistan’ın değil, (Kuzey Irak) bugün 4 parça olan Büyük Kürdistan’ın (Türkiye’nin Güneyi-Kuzey Irak-Suriye’nin Kuzeyi – İran’ın Güney Batısı) tek önderi olarak kabul ediyoruz.” Demek ki kurulması için çalışılan Büyük Kürdistan’ın lideri Barzani olacak.
ABD ve İsrail’in, “Büyük Kürdistan’ı” kurma kararı verdikleri ve Büyük Ortadoğu Projesi dedikleri planı yürürlüğe koydukları ve gerçekleştirmek için Başbakan Erdoğan’ı bu projede “Eşbaşkan” olarak görevlendirdikleri, dünyada bu işleri bilenler tarafından artık itiraz edilmeyen bir gerçektir.
ABD-İsrail-Eşbaşkan Erdoğan-Öcalan-Barzani istediklerine göre, (Eğer Türk Milletini aşıp, başarabilirlerse) Barzani’nin Başkanlığında Büyük Kürdistan adım-adım kurulacak demektir!
Bir an için bu hayalin gerçek olduğunu düşünelim. Yukarıdaki iki raporu hazırlayan PKK’nın kalemşorlarının T.C Devletinden istediklerini, gelecekteki önderleri Barzani’den de istediklerini varsayalım; Öyle değil mi? En temel demokratik haklarını Barzani’den istemeyip de, benden mi isteyecekler?
*Tam Demokrasi ve Anayasada yazılacak tam eşitlik istiyoruz. -Barzani yönetiminde demokrasi var mı? Kendisi daimi ve değişmez Başkandır. Her şey, devlet kurumları dahil onun ve aşiretinindir. Bakanların tamamı ya akrabası ya da kendi aşiretindendir. Etnik köken ayrımı yapılmadığı söylenir, fakat özellikle Iraklı Türkmenler için sürekli “ETNİK TEMİZLİK” yapılır. Daha geçen hafta Tuzhurmatu ilçesinde 13 Türkmen öldürüldü, 71 Türkmen yaralandı. Öldürülenlerden biri, Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı yiğit insan Ali Haşim Muhtaroğlu idi. Hepsinin mekânı cennet olsun.
*Ana dilde eğitim hakkımızdır, tartışılmaz. Kürtçe eğitim ve öğretim istiyoruz. -Barzani, dil birliğini sağlamak amacıyla Kuzey Irak’ta Resmi Dil ve Eğitim-Öğretim dili olarak sadece Kürtçenin “Soranice” lehçesini kabul etti. Kürtçenin Kırmançi ve Zaza lehçelerinin kullanımını tamamen yasakladı. Kürtçenin eğitim ve öğretim dilinde modern dünya ile yarışmasının mümkün olmadığını anlayan Barzani, Kuzey Irak’ta Cemaatin kurduğu üniversitede olsun, diğerlerinde olsun, eğitim dilini “İngilizce” olarak kabul etti.
*İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak isimleri kaldırılsın. Şeyh Said- Said Nursi- Seyyid Rıza gibi kişilerin itibarları iade edilsin. Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilsin; Türk Bayrağı-Türk Milleti- Ne Mutlu Türküm Diyene, gibi. Tek Dil-Tek Millet değil, ortak millet-ortak devlet denilmesini istiyoruz. -Kürtçü vatandaşlarımız bunlardan sadece birini örneğin, Molla Mustafa Barzani’nin isminin veya bir heykelinin kaldırılmasını, önderleri Barzani’den isterlerse, görecekleri en hafif muamele, kendisiyle beraber tüm ailesinin kafalarının kesilmesi olur! Hele Barzani’nin bölgesinde, onun peşmergelerinden ayrı bir “Asayiş Gücü” oluşturup, yol kontrolü yapmaya kalkanın sonu, kazığa oturtulmak ve ömür boyu ayakta durmakla ödüllendirilmek(!) olur.
Şimdi, yine Kavl-i Leyyin üslubuyla soralım. Sayın-Sevgili-Değerli-Demokrat Kürtçü- Bölücü Beyefendi ve Hanımefendiler; Türk Milleti adı, Türk Devleti çatısı altında tüm kültürel-sosyal-etnik-inanç haklarınızı, özgürce ve eşit olarak kullanarak yaşamak sizleri niçin rahatsız ediyor? Demokrasimizin eksiklerini hepimiz için, tüm Türk Milleti için beraberce tamamlasak öldürmeyi değil, yaşatmayı seçerek bu cennet vatanda kardeşçe yaşasak, çok mu rahatsız olursunuz? Yıllardır bölge insanının kanını emen, “ağalık” “Şeyhlik” düzenini beraberce yıksak, her biri yüzlerce köy sahibi BDP Milletvekillerinin ellerindeki arazileri toprak reformu ile alsak ve sizlere dağıtsak, o ağalar, beyler çok mu rahatsız olurlar? Kürtçe eğitim istiyorsunuz; İlkokuldan başlayarak, Kürtçe Eğitim veren Özel Okullarınızı kurun ve çocuklarınıza öğretin. Bakın Türkiye’nin en zengin kişileri sizinle aynı etnik kökene sahipler. Her biri isterlerse yüz tane okul açacak kadar zenginler. Tüsiad’da size yardım etsin. Amaç ana dilinizi öğretip, kültürünüzü yaşatmaksa buyurun beraberce yapalım. Bilimde-Fende-Teknolojide-Ticarette-Edebiyatta kullanamayacağınız bir dil yerine bizlerin yaptığı gibi, çocuklarınıza zengin ve güzel Türkçemizin yanında ikinci-üçüncü bir dil öğretip, onları birer “Dünya İnsanı” yapmak sizlere çok ters mi gelir?
Lütfen bunları iyi düşünün. Katılmadıklarınız için yazın, tartışalım. Bizler bir ve bütün olursak rahat edebiliriz. Her talebi dinleyelim, birliğimize ve demokrasimize olumlu katkı sağlayacakları beraberce gerçekleştirelim.
Ama lütfen bir şey yapmayın. Türk Milletini enayi yerine koymayın. Lütfen bizi daha fazla üzüp, Türk Milletinin sabrını zorlamayın. İnanın Türkiye’nin %95’i sizler ve Erdoğan gibi düşünmüyor. Kandırılmaktan bıkmadınız mı? Bir de kendinize, aklı başında-dünya gerçeklerini bilen medeni sözcüler seçin. Akil İnsanlardaki bir kısım sepetleri, kendine öğretim üyesi diyen yumuşakçaları, Altan Tan- Mehmet Metiner gibileri çok mu aradınız Allah aşkına!
Hadi şimdi düşünün, İmralı’ya gidecek heyete de bu yazıyı verin, o da düşünsün. Biz nasılsa daha çok konuşacağız. Allah insanlara kullanmaları için vermiştir “Akıl” denen mucizeyi. Cennet vatanında efendi gibi yaşamak varken, kendi evini yıkıp, Barzani’ye köle olmak niye be güzel kardeşim!
Not: Daha dün, bölgeyi “Sömürge Valisi” tavrıyla gezen ABD’li Büyükelçiye ve onun tahriklerine asla güvenmeyin. Geçmişte sizleri çok defa sattılar, yine satacaklar, baş başa kalacağız. Güvenlik Bölgelerinde yapılmakta olan Kalekol-Karakollara niçin karşı çıkıyorsunuz? Bunlar sizi, eşkıya-kaçakçı-uyuşturucu satıcısı ve teröristlere karşı korumak için yapılmıyor mu? Sizlerin bu eşkıya- kaçakçı- terörist takımıyla ne işiniz olabilir Sayın, Sevgili, Demokrat Kürtçü-Bölücü Beyefendi ve Hanımefendiler?