Yüzlerce yazı ve konuşmalarımda; ” (F) tipi örgüt’ün ABD güdümünde bir casusluk örgütü olduğunu, sızdıkları her kurumu dejenere ettiklerini, ülke bütünlüğümüz ve ayayasal düzenimiz bakımından en büyük tehlikeyi oluşturduğunu; bu örgüte mensup kişilerin ordu mensuplarımızı ve gerçek Türk aydınlarını ‘düşman’ gibi gördüklerini, PKK’dan daha tehlikeli bir örgüt haline geldiğini” ısrarla vurgulamışımdır.
Necip Hablemitoğlu 2002 yılında yazdığı Köstebek adlı eserinde; düzmece belgeler düzenleyen ve her türlü sahtekarlığı rahatlıkla yapan kişilerden oluşan bu örgüt’ün kullandığı metodlar nedeniyle geleceğimizi karartacağını ve savunma reflekslerimizi yok etme misyonunu yüklendiğini belgelemiş ve günümüzde olanları anlamamıza en büyük yardımı yapmıştı.
Önce ki MİT başkanlarımızdan Şenkal Atasagun bile “Fethullah Gülen cemaatini en tehlikeli grup olarak görüyorum. Bunlar sonunda devletin pek çok kademesinde yer etmişler. Belki size ters gelecek bu söylediğim, ama şöyle yumruğu vurmadan bu temizlenemez mi?” demiştir. ( Radikal Gazetesi 29 Mart 2009 Son olarak Fethullah Gülen cemaati’ne yakınlığı bilinen Prof. Dr. Hakan Yavuz’un, Leyla Tavşanoğlu ile yaptığı söyleşisinde ki açıklamalara kulak verelim. ( Cumhuriyet- 25 Temmuz 2010) Ergenekon, Muhalefeti susturmak için insanlara yapıştırılan bir yafta. Bu da AKP ve Fethullah cemaati’nin ortak işidir. ….. Geçmişte tüm siyasal hareketlere eşit mesafede duran bir cemaat vardı. Bugün ise tamamıyla AKP’yle koalisyon içinde iktidarı hedeflemiş, öç isteyen bir cemaat karşımızda duruyor.
Cemaat kısa dönemde olmasa bile uzun dönemde Tanrı’nın mezarını kazıyor.
.. Cemaati anlamak için biraz da Opus Dei hareketini bilmek lazım. Opus Dei birçok katoliği rahatsız eder. İktidara endekslenmiştir. İktidara endekslendiiği ölçüde de Tanrı’dan, dinsel kaygılardan ve adalet duygularından uzaklaşmıştır. Böylece burada da Opus Dei benzeri bir hareket ortaya çıkıyor.
Bakın bir grup üst düzey emniyetçiye ne diyor Fethullah Gülen. ” Cinler ile konuşmanın sağlanması emniyet teşkilatınında işine yarayabilir.. Kimbilir belki o zaman cinlerden de komiser ve emniyet müdürleri olacaktır. Sanıyorum Polis de o zaman benim dosyamda olduğı gibi, bir çok hata yapmayacaktır. 2002 yılında AKP tek başına iktidar olduğundan beri ” Cinler” in en çok Adalet bakanılığı ve özel yetki verilen hakim ve savcılar arasında yoğunlaştığı ve bu “cinler”e Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “korku imparatorluğu” haline getirmek ve “sivil darbe ( karşı devrim) yi gerçekleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaları talimatının ve yaptıkları kanunsuzluklar ne olursa olsun soruşturma izni verilmeyerek cezalandırılmalarınının önleneceği garantisi verildiği anlaşılıyor. Fethullah Gülen’in, güdümünde ki kişilere yargı ile ilgili olarak verdiği genel talimatı da unutmayalım: “Adliyelerin altını üstüne getireceksiniz… Önemli olan mahkum ettirmektir… Hakim kiralayın…”
Bugünlerde yine ön plana çıkan Zekariye Öz’ü tanımak; olan biteni anlamamıza yetecektir sanıyorum.. Teyzesinin oğlu Seyrullah Vatansever: “Zekariye Öz Atatürk düşmanıdır ve Fethullaçıdır” deyince, başına gelmedik şey kalmamıştı. Seyrullah Vatansever’in söylediklerinin doğruluğuna ilişkin bana gönderdiği mesajları, birgün bana da lazım olabilir diye cep telefonumdan silmedim. Özel yetki verilen savcılar içinde, en kıdemsiz olanlardan biri Zekeriya Öz… Sicili parlak bir savcı olmadığı da anlaşılıyor… Birinci sınıf’a ayrılma talebi bile kabul edilmemiş bir savcı… Düşünün böyle bir savcıya Recep Tayyip Erdoğan zırhlı aracını tahsis ediyor ve hakkıında hepsi de ciddi yüzden fazla suç duyurusu yapılmasına rağmen Adalet Bakanı soruşturma izni vermiyor. Verdiği an meslekten atılması bile gündeme gelecek…
Ergün Poyraz’ın son kitabı ” Takunyalı Führer” de şu bilgiye yer verilmiş ( S 153.) ” Hukuk dışı tasarrufları nedeni ile Mutki’ye sürüldüğü iddia edilen Zekariye Öz , Ümraniye savcısı yapılıyordu… Tayini çıkınca, zamanın Adalet bakanı bir koşu Hakimler ve Savcılar yüksek kurulunun yanına varır.’Bu savcının tayinini durdurun, bu savcı çok önemli bir soruşturmayı yönetecek’der…”
Görüyorsunuz her şey nasıl planlanmış ve uygun kişi nasıl bulunmuş. 1 Agustos 2010 tarihli zaman gazetesi, manşetten Fethullah Gülen’in şu sözlerine yer verdi.” … kadınıyla erkeğiyle, dünyanın dört bir yanına dağılmışıyla hayatta olan herkesi, imkan olsa mezardakileri bile kaldırarak o refarandumda ‘evet’ oyu kullanmak lazım…” Fethullah Gülen’in korkusundan doğan bir çığlık bu… Çünkü refarandumda halkımızın çoğunluğu Hayır derse ve HSYK onun istediği biçimde oluşmazsa ( F) Tipi örgüt’ün yargıdaki uzantılarını artık koruyamayacağını biliyor. Karşı devrim sürecinin ve “korku imparatorluğu” nun sona ermesi refarandumda HAYIR oylarının çoğunluk sağlamasına bağlı… Bu bilinçle sandık başına gidenleri çoğaltmamız lazım…