Ekranlarda yarışmadan geçilmiyor. Favayı hiç duymamış, dolayısıyla hiç yememiş yarışmacıya bile rastladığınız “Yemekteyiz”.. Bir taraf açlıktan kırılırken diğer tarafın hamburger için rakipleri karşısında “loy loy loy” tezahüratıyla coştuğu “Survivor”.. Gariban çocukların bir çıkış yolu umuduyla Bülent Ersoy’a maruz kaldığı “Popstar”.. Daha neler neler.. İnsan inanmakta güçlük çekiyor ama TV dünyamızda artık “havuza atlayan ünlüler yarışması” bile var.
Böyle şen şakrak bir başlangıç yapmamın nedeni, sizi yazıya hazırlamak! Çünkü konumuz, yarışma benzetmesiyle, “Cumhuriyet’in sona erdirilmesi turnuvasındaki final performansı”!
Yarışma sunucusu dağarcığı ile söylersek “İsterseniz önce adaylarımızı tanıyalım.”
Elbette en güçlü aday: Cini şişeden çıkarttığı için en çok puanı toplayan AKP. “İlk 10 yıl yaptıklarımız, gelecek 10 yılda yapacaklarımızın teminatı oldu. Artık liberallerle de yollarımız ayrılacak. Görün bakın daha neler neler olacak” şarkısıyla finale hazır. 2014’te “Yeni Türkiye” inşaatına başlayabileceğine inanıyor. Seyircilerin SMS’lerine güveniyor.
Sessiz ve sürpriz aday: Şu sıralarda sesi soluğu çıkmıyor gibi. Ama Gülen Cemaati her an sürpriz yapabilme kapasitesine sahip. 2010 sonrası için hazırlanan Altın Nesil, artık işbaşında! Onlar da zaten, seyircilerden gelecek oydan ziyade, jürideki Altın Nesil mensuplarına bel bağlıyor.
Etkisi “yeten” İmralı Bey: Artık “Sayın Öcalan” demek yasak / suç değil. Yine de hükümet büyükleri “zihinlerde ters bir etki bırakmamak için” adını ağzını almıyor. Ondan İmralı diye söz ediyor. PKK’nın önceki yıl topladığı “Halk Kongresi” yani Kongra Gel “2012 bizim için final yılı olacak” diye kapanmıştı. Fazla söze gerek yok. İmralı Bey, yarışmanın finaline damgasını vuracak.
Vee tahminleri altüst eden aday: Yarışmada son anda sahneye çıkıp jüriyi ve diğer adayları şaşırtan Hizbullah! Bu yarışmadan pek umudu yok. Ama “gücümüzü göstereceğiz, önümüze bakacağız” diyor.
HİZBULLAH BİLDİRİSİNİN “ANLATTIKLARI”
Kimisi iktidara oynuyor. Kimisi hiç değilse iktidarın ortağı olabilmeyi umuyor. Hepsinin buluştuğu nokta ise, “Cumhuriyet’i sona erdirebilmek için finale gelindiği” görüşü. Üstelik, bunun benzetme ile metaforla bir ilgisi yok. Sahiden 2013-2014 bütün bu taraflar için “final”. Bu yüzden birbirlerine “bu süre içinde ihtiyaçları var”. Peki ya sonrası?
Hükümet ile Gülen Cemaati arasındaki çekişmenin buzdolabından çıkacağına kuşku yok. PKK ile de yollar her an ayrılabilir.
Asıl üzerinde durmak istediğimse, “yarışta ben de varım” diye ortaya çıkan Hizbullah.
Diyarbakır Dicle Üniversitesi’ndeki PKK-Hizbullah çatışması ipuçlarını verdi. Ardından Hizbullah’ın basın bürosundan gelen açıklama (şimdilik pek az kişinin duyduğu) alarm zillerini çaldı. Şöyle deniyor o açıklamada:
“PKK’nın dayatması sonucu aramızda bir çatışma yaşandı. Suçlu olan PKK olduğuna göre, af dilemesi gereken de odur. Şu hususu tekrar hatırlatmakta fayda vardır. Şu ana kadar bizim PKK ile resmi bir ateşkes anlaşmamız olmamıştır. Bunun olması için, yaşadığımız çatışmayı kendisinin başlattığını kabul etmesi ve tüm Kürt halkı adına konuşma yetkisinin olmadığını bilmesi gerekir.”
Hadi şimdi Pazartesi sorularını soralım:
Nasıl bir örgüt “ateşkes”ten söz eder? Hizbullah bu açıklama ile “silahlı terör örgütü olduğunu” da açıklamış olmuyor mu?
AKP iktidarı bunun farkında değil mi? Hizbullah’ın basın bürosu gizli saklı değil. İnternet ya da haber merkezlerine faks yoluyla açıklamalarını gönderiyorlar. Peki, örneğin Mustafa Balbay “Ergenekon gel her yere kon” diye yazdığı için terör örgütü üyesi kabul edilirken, Hizbullah için ne düşünülmektedir? Operasyondan falan söz etmiyorum ama en azından “arkadaşlar siz ne demek istiyorsunuz” diye sorarlar mı acaba?
AKP, muhtelif açılım projeleri ile Türkiye’deki her kesimi birbirine düşman etmişken hangi “barıştan” söz etmektedir. Rica etsek bir kez daha derli toplu anlatırlar mı?
GAYET LEGAL BİR SORU
Emek Sineması yıkıldı..Tarihine ve şehrine sahip çıkmak isteyenler de malum yıkımın bir parçası olarak tazyikli su ve gaz bombardımanına tutuldu. O anlar için İçişleri Bakanımız Muammer Güler, şu minvalde bir açıklama yaptı: “Eylemciler arasında provokatörler vardı.. Zaten sanatçılar da bunu fark etti. Birbirlerini telefon mesajlarıyla uyardılar ve orayı terk ettiler.”
Bakan, sahiden böyle söyledi. Irak tezkeresi sırasında barış için verdiği mücadeleye yakından tanık olduğum sevgili Harun Tekin de şu soruyu sordu:
“Size göre onmilyonlarca illegaliz anlaşıldı, eyvallah, peki siz sanatçıların birbirleriyle mesajlaşmasını legal olarak nasıl takip ediyorsunuz?”